Tuesday, September 1, 2015

2015 BLACK METAL GÜNLÜKLERİ



Müziğin yöndeş damar devindiren spritüel etkisini düşününce karşımıza çıkan elbette zamansızlık, donmuş an’lar ya da notalarla kaynayan, buharlaşan parça parça zaman dilimleri çıkar. Yine de uzun vadede bize tüm bu çılgın duygu devinimlerini yaşatan, hazzın tanımını yaptırıp bir tokat gibi ıstırabı suratımıza yapıştıran şu karanlık eserlere 2015 çerçevesini çekerek bakarsak karşımıza neler çıkacak diye düşünmeden edemiyorum.

17.yy’da paralı askerlerin ev özlemini tanımlamak için kullanılan nostalji kelimesi yakışır mı buraya? Bu kelimenin aynı zamanda melankoli içermesi nedeniyle yakışacağını düşünüyor ve bir yıllık zifiri karanlık nostalji listesini huzurlarınızda sunuyorum.


Uçuk Kaçık Bir Black Metal… Post Etkiler…


Önce elinize keskin bir Cabernet Sauvignon alın mümkünse Urlice Artizan 2011 olsun. Filtre edilmemiş, orta uzunlukta tanenli yapısı aynı post black gibi, yer yer büyülerken keskinliğini size hiç unutturmayacak bir tarzda.

Artizan’ın yüksek alkolünün etkisiyle Pink Floyd’un Comfortably Numb etkisini bu sefer içinizde kötülük çiçekleri açarken duymak istiyor bazılarınız, biliyorum. Çin ya da Kuzey Dakota’lı Ghost Bath’ın Moonlover albümü tam da bunu vaat ediyor. Yoğun ıstırap etkisini göz ardı edemeyecek kadar kızarıyor/kanlanıyor gözleriniz. Çığlıkları gökyüzünü yararak dinleyiciye ulaşıyor. Grubun adı bizzat bedeni su altına batırıp intihar etme yolunun adı.

2015 yılında Amerika kıtasından post black türünde bir dizi güzel eser çıkmaya devam etti. Genellikle tek kişilik projeler olan bu gruplar kara kültürün kıtalar arasında taşınıp tüm dünyayı sarmasında etkili oldu. Bu gruplar arasından sıyrılan Akhyls, ürkütücü atmosferi ve rüyalardan esinlendiği The Dreaming I albümü ile adeta Lovecraft’ın habis öykülerine girmişçesine huzursuz edici bir evren sunuyor dinleyiciye. Ambient’ın kötücül tarafı, düşlerde gezen kâbusların yaşadığı bir albüm bu.

Panopticon’un Autumn Eternal’ı son baharda yayınlanarak içinizi gelecek kalıcı karanlığa dair titreştiren bir çalışma.

Leviathan ise Scar Sighted albümü ile bünyesini kattığı death metal etkilenimler ve korku efektleri ile depresif atmosferik yapısıyla dinlenilmesi gereken bir başka çalışmaya daha imzasını attı.

Daha uçucu bu dünyaya ait olmayan melodiler arayanlar ise yüzünü Midnight Odyssey’e dönmeli. Shards Of Silver Fade albümüyle melankolinin uzay boşluğunda bile salındığını gösterir nitelikte bir albüm çünkü.

Slovenyalı Dekadent, hakikat gibi ağır bir isimle yayınladığı Veritas albümü ile müzikal elementlerinden en az biriyle dinleyicileri büyülemeyi başardı.

Keder ve gururun yan yana olduğu Ukraynalı Drudkh’un A Furrow Cut Short albümü post black zamanlarını aratsa da Drudkh’dan olduğu için dinlemeye değer bir atmosferik black metal çalışmasıydı.

İngiliz Ethereal Shroud ise They Became the Falling Ash albümü ile yılın film müziği olmaya aday. Atmosferik black metalin içinize ince ince işlendiği bir başyapıt.
Lustre, keskin ve soğuk melodilerin dönüp durduğu ve boğazınıza yapışan Blossom albümünü yayınladı.

Azerbaycan’dan Violet Cold, Desperate Dreams ile uçuk kaçık daha çok enstrümantal bir çalışmayla yerini aldı.

Negura Bunget’den Tau seslerin, ıssız tınıların olduğu, atmosferik bir albüm, black yanındaki seyrelmeyi düşünmezseniz zihninizde epik bir film müziğini canlandırarak sizi büyülemeye devam edecek nitelikte.

İngiliz Fen, Carrion Skies’da saykodelik etkileri karanlıkla harmanlamış ve post black metal türüne umut vaat eden bir albüm kazandırmıştı.


Black Metal’in en Keskin Yanını Gördük…


Marduk… Uğruna öleceğim bir grup… 25 yıllık kariyeri boyunca çıkardığı albümlerin hepsi de içinize oturacak ve hissettirdiği tüm o kara ağırlığıyla sizi tutsak edecek cinsten kara şaheser. Bu müziğin nasıl yapılması gerektiğine, bir black metal ekolünün soğuk, mesafeli ve entelektüel duruşuna sahip. 2015’te çıkardığı Frontschwein da 2. Dünya savaşının black metal dilinde anlatımı olup dehşet saçan, kan sıçratan nitelikte.

Dark Funeral, Nail Them to the Cross ile yeni vokalisti Heljarmadr ile iki parçalık bir ısınma kaydı çıkardı diyebiliriz. Şarkı sözlerinde Lord Ahriman’ın karanlık felsefesi ve bu sefer Zerdüşçülük’e uzanan temaları mevcut. Ortodoks black metalinin hızlı ve güçlü zifiri karanlık bir efsanesinden söz ediyoruz burada.

Polonya’dan Blaze of Perdition’ın Near Death Perditions albümü oldschool’a göz kırparken modern bir sound taşıyordu. Rotting Chris ve Behemoth arasına gidip gelen ama yenilikçi fikirler de barındıran umut vaat edici bir çalışmaydı.

Black Metal ile Grindcore’un seçkin birlikteliğini İngiliz ikili Anaal Nathrakh’dan Desideratum albümüyle gördük.

İnsanlığa öfke kusan, mizantropik, din karşıtı, Lucifer’ın ışığıyla aydınlanmış kaotik değil ama olgun, sert ve vurucu bir black metal albümüydü 1349’dan Massive Cauldron of Chaos.

Gorgoroth, death metale doğru başladığı yolculukta Instinctus Bestialis albümüyle devam ediyor. Eski Gorgoroth artık yok ama onun yerine yeniden ve güçlü bir sound’la doğmuş başka black/death albümü daha var.


Transilvanya’nın Bitmez Açlığı… Oldschool Arena


Eskilere dönüp yüzünüzü, tavan arasının örümcek tutmuş ortamında kadehinizi kaldırıyorsunuz, önce yaratıcı Darkthrone’a, ardından da bu ekolün devamı İzlandalı Misþyrming ve ateş ve kaos şarkıları anlamına gelen Söngvar elds og óreiðu albümüne. Hail Satan! Albüm kapağı ruhumuzu tutuşturmaya yetiyor!

İyice toza bulanmak mı istiyorsunuz? Aslında şu an Helvete’nin simsiyah duvarlarına bakıyor olmayı dilerdiniz değil mi? Açın o zaman Fransız VI’nın De Praestigiis Angelorum albümünü.
Horna ise bu 2015’te çıkardığı Hengen Tulet albümüyle Finlandiya’da izole ve saf kan black metal yapmaya devam ettiğinin sinyallerini vermiş oldu. Albüm kirli, pesimist ve melodisiz bir vokal ile bir tür barut hissiyatı veriyor ancak bu albümün Horna’nın en iyi albümü olmadığı ortada.
Svartelder’in Askebundet’i ile Norveç karanlığını ruhumuza çöktü. Her dinleyişinizde yeniden keşfettiğiniz parçalardan oluşan, karanlık, estetik ve şeytani bir EP.
Sadece Transilvanian Hunger zamanlarına gidip orada kalmak isteyenler için Taake, Striden Hus albümüyle yolcu toplamıştı.


Karanlık Epik, Melodik, Senfonik Tınlarsa…


Kadife eldiven içine demir yumruk bu tarzı anlatmaya oldukça yakınsıyor gibi. O halde hala içememiş olduğunuz o enfes Burgonya Pinot Noir’ını düşleyerek ki onu aramak serüvenin kendisi olduğu için belki de hiç bulamayacaksınız, bakalım bu kadife melodiler 2015’te kimler tarafından yaratıldı…

Polonyalı Mgla ve albümü Exercises in Futility ile karanlık ve mistisizm usul usul geziniyor olmalı damarlarınızda… Albümdeki bestelerle yaratılmış bu kara güzelliğe hayran olmamak içten bile değil...

Ne Obliviscaris, Citadel ile Neo Klasik türünü ekstrem müzikle yeniden yaratmış ve bütünlüğü hakkında neredeyse ders vermişti.

Eis’in Bannstein albümü ise gittikçe güzelleşen ve son şarkıda sizi resmen karanlığın balladıyla baş başa bırakarak mest eden bir albümdü.

Nightbringer’ın Ego Dominus Tuus albümü ile ezoterik bir karanlığın yükseldiğini duyumsadık. Albümün yaratığı gotik romantik bir hava var ki, dinlerken ortaçağ’daki tekinsiz bir kasabada cehennemden yükselerek karanlık şatoları işgal eden demonları hayal etmemeniz içten bile değil.
Selvans, Lupercalia albümüyle ile bu yıla folklorik karanlık fikirler getirmiş oldu.

Obsequiae, Aria of Vernal Tombs albümü o kadar berrak bir sound’a sahip ki ortaçağ melodilerini zihninize kazıyor.

Khors ise Night Falls onto the Fronts of Ours ile gecenin ve ölümün albümünü yayınlandı. Zifiri karanlık…

Graveworm kendini çok geliştirdi, geliştirirken de death metalle fazla haşır neşir olup As The Angels Reach the Beauty gibi bir epiklikten uzaklaştı. 2015 ise yeni tarzında yine melodik Ascending Hate’i yayınladı.

Vreid, Sólverv albümüyle yine melodik ve tanıdık ezgilerle buluştururken, izlerken eğleneceğiniz bir de video klibi yayınlandı.

Ancient Rites da Laguz ile senfonikliğin sınırlarında gezen güzel soloların yer aldığı bir albümle 9 senelik aranın ardından canlanma belirtileri gösterdi.


Sofistike, Artistik ve Suicidal…


İtalyanca büyük acı anlamına gelen Amarone koyuyorum şimdi kadehinize. Bir yudum aldınız bile… Artık kanla karışık bu kara safrayı kanınızdan temizlemeniz imkânsız. Melankoli size tarihin ilk Amarone’sini yaptı. Kanınızda yer alan tüm neşe, tatlı duygular bir güzel fermantasyona uğrayıp kara safraya dönüşecek.  Fermantasyon tüm neşe kaybolana kadar devam edecek.
Çünkü sizi öldürmeden süründürecek bir ıstırap arıyorsunuz, değil mi? O halde tüm oklar Shining’i gösteriyor zira Shining arzuyla haz arasında kalan o boşluğun, uçurumun “jouissance” ın müziğini yapıyor. Ne kadar çok dinler ve haz duyarsanız o kadar acı çekiyor ve daha çok dinlemek istiyorsunuz. Bu kanlı sarmal 2015’te boğazımıza IX numaralı albümü olan Everyone, Everything, Everywhere, Ends ile dolandı. Evet, ıstırap daha sofistike anlatılamazdı.

Vahşi Fransızlar Peste Noire’dan yılın albümü Le Chaise Dyable geldi bu yıl. Albüm genel anlamda tipik bir orthodoks black metali ancak deneysel öğelerin anlık ortaya çıkarak bu yapıyı darmadağın etmesi albüme avangart sıfatını kazandırıyor ki bu karanlığı taçlandıran bir zenginlik. Uyumsuz, dengesiz, hayata Dionysos vari bakan bir çalışma. Black metal’e Dadaist bir yaklaşım.

Fransız ekolünden bahsetmişken kadim dostlarım Khaos-Dei ve nefes kesici albümleri Tell Them Lucifer Was Here ile black metal camiası Lucifer’ın ışığı ile aydınlandı. Depresif atmosferiyle karanlığının gözünü üzerinize diktiği black metalin tüm keskinliğiyle dinleyiciye kurşun yağdırdığı çok özel bir albüm ve dolayısıyla özel bir yıl oldu 2015.

Fransız rüzgârı Alcest ve Aneroxia Nervosa’dan tanıdığımız isimlerden oluşan Glaciation’un Sur les falaises de marbre albümüyle devam etti. Siyah beyaz bir film izler gibi dinleyebileceğiniz bu albüme nostaljik kelimesi güzel duruyor.

Şiirsel ve depresif parçalarla bir başka Fransız ekolü Blut Aus Nord ise Memoria Vetusta III - Saturnian Poetry albümüyle karanlığımıza eşlik etmişti.

Melankoli’nin tedavisini anlatan “Zifir” adlı öyküme rağmen bu yıl şunu tekrar keşfettim ki melankoli hala müzikle bulaşıyor. Burada gösteren ise Forgotten Tomb ve albümü Hurt Yourself And The Ones You Love. Yalnız albümdeki o kapak bu karanlık spiritüelliğin ağırlığını taşıyamıyor ne yazık ki. Yine ağır ama daha deneysel bir intihar çalışması var karşımızda.

Ölüme bulanmış bir grup Nocturnal Depression. Spleen Black Metal albümü ise kemanlarıyla bile kara safra seviyesini arttırmaya yetti.

Deafheaven her ne kadar Amerika kıtasından bir başka post black metal grubu olsa da New Bermuda albümünün içerdiği yoğun romantizm ve artistik hareketlerle bu kategoriye dâhil oldu.

Enslaved’in türler arasında sıçramalar gösterdiği, progresiflikte kararak uzmanlaştığı In Times albümüne tanık olduk.


2015’in Karanlık Tuhafları…


Elektronik dalgaların black metal’e çarptığı tuhaf seslerle dolu eserler hangileriydi?

Acturus’tan Arcturian ile albüm boyunca düzensiz bir şekilde dağıtılmış elektronik etkilerle bir tür endüstriyel yıkıma gönderme yapan tekinsiz bir havayı teneffüs ettik. Akıcı, teatral vokallerin etkisinde etkileyici ve black metalin modern soyunu temsil eden bir albümdü Arcturian.

Liturgy’nin The Ark Work’u deneysellikte yoğun elektronik hatta noise etkilenimlere açık olanlar, bilim kurgu tarzında film müziği dinlemek isteyenler için bakılacak bir çalışma olabilir. Gerçekten canınız sıkkınsa ve tuhaf şeyler arıyorsanız gidip bakın ama yok, yapmayın bunu bence. Albüm kapağını ise hiç görmeyin daha iyi.

Solefald, World Metal. Kosmopolis Sud albümü ile metalden teknoya doğru bir akışı simgeledi. Ancak albümde Bububu Bad Beuys adı komik ve saçma parçanın neden var olduğu gerçekten bir merak konusu olarak kalmış durumda.

Krallice ise Ygg Huur albümü ile New York’un kara dehlizlerinden çıkıp gelmiş gibiydi. Math-rock,tech-metal tarzıyla kafayı kırdıklarına müzikleriyle şahit olabilirsiniz. Albüm’de black metallik bir şey yok, ekstreme avangart metal olarak adlandırılacak tarzda kaotik, alabildiğine teknik ve yeterince ilginç, vokaller ise zayıf tekdüze.

Dodeimsgard, A Umbra Omega ile caz etkilerini black metalle buluşturduğu oldukça farklı ve özgün bir albüm ve alakasız bir kapak çalışmasıyla dinleyenleri deliliğin farklı boyutlarında gezdirdi.

Bir yılın karanlığı hatırladığım kadarıyla böyle geçti. 2016 daha şimdiden açacağı haberini aldığımız bir dizi büyüleyici kötülük çiçekleriyle dolu olacak. Bu bir yıllık zaman dilimine sıkışmış kara eserlerden unuttuklarım mutlaka çıkacaktır, bu kara tutkuya katkıda bulunmak isteyenler bana yazsın, yazsın ki dolaştığımız bu ıssız evrende duymadığımız çığlık kalmasın.


                                                                                                                         Abyssus abyssum invocat





No comments:

Post a Comment

Note: Only a member of this blog may post a comment.