Monday, April 8, 2019

KARA LİSANDA AŞK

I


Per Yngve Ohlin "Dead" anısına...

Ben kızılın sızmasına izin verdim… O da benim içeriye doğru göçmeme…


Sevgili S.,

Kaldırıp zihnini tek gerçeğe bak şimdi!
Mezarımıza dönüyoruz, çift katlı, hadi! Sen gelmiyor musun yoksa? Tamam, ben gidiyorum o halde, elbet buluşacağız. Gitmeden seni Sintom ile tanıştırdığıma seviniyorun. Benden kalanları toplarken işine yarayabilir.

Bugün gerçeklik yeterince yarıldı. Beni sorularıyla, tercihleriyle boğdu ve olabilecek tek felsefi tartışmaya raptiyeledi! Hayatım yaşamaya değer mi??? Bakalım, açınca görebilece miyim anlamını? Daha dün bileylediğim bıçağı değdiriyorum, nefis bir sızıntıyla çıkıyor dışarı kızıllar. Senin çizgilerine benziyor, bak! Sanki biraraya gelseler çizimlerini taklit edecekler…

Gördün mü? Sis çöktü şimdi, ölü ağaçların dalları kırılmaya başladı. Ansızın çıkan bir rüzgârla bir tanesi yerinden tamamen ayrılıp sol yanıma saplandı. Yoksa göremiyor musun?

Yazmak zorlaşıyor. Acaba yaşam değiş dokuşundan olabilir mi? Ben kızılın sızmasına izin verdim… O da benim içeriye doğru göçmeme… Oturup sızmasını seyredecek değilim!!! Sen de anlamışsındır, sahip olduğum tek şey o parlak gün batımı değil. Daha iyilerini yaptım! Bir kurgudan daha iyi olanlarını. Rengi hiçbir şeye benzemedi belki ama içeriği zengin oldu! Eğir kökü, kakule, yeşil yonca, ardıç ve ololiuqui…

Sana yazarken bir yandan da ondan yudumluyorum. Formülü gizli, tek vuruşluk, tek yaşamlık bir içki. Soğuğun seni ele geçirmesi buymuş demek ki! Bedenim bu çıkıp gitmeleri beyaza yüzünü dönerek, yavaşça soğuyarak karşılıyor.

Hep merak etmişimdir; şu yarayı açsam, içinden ne çıkacak! Hazır, şu an dağıtıyorum bütünlüğümü, buna bi bakacağım!!! Bil bakalım; dikey mi, yatay mı?

Yalnız ortalık iyice buz kesmeye başladı. Dişlerimin tıkırtısından melodileri duyamıyorum ama biliyorum: Ay donuyor. Bugün sahip olduğum tüm sözcükler ağzıma yapıştı, biliyor musun? Ne kadar uğraşsam da nafile. Alt dudağın içinde sıkışıp kalmış o tuhaf inatçı sözcükler bulundukları o daracık alanda huzursuzluk yaratıp durdular. Belki de onları çıkarmanın tam zamanı şimdi! Bıçağı ağzımın içinde gezdirip arıyorum! Bakıyorum kimmiş oraya saklanan! Tahmin edebildin mi? Evet, evet, O! Sonsuzluk! Life Eternal! Orada kıvrılıp duruyordu, bıçağın ucuna takıldı şimdi, biraz da burada spiraller çizsin, fraktal kesiklerini atsın biraz da! Blood, fire, torture, pain… Sui caedere burada!
İntihar, hazla acı arasındaki boşlukta…

Yıllarca uçuruma baktık birlikte, bir şey değişti mi? Boşluk daha da büyüdü sadece. İşte şimdi, şu an boşluğu kucaklamanın tam zamanı! Bunu bir anda da yapabilirdim. Atlayabilirdim birden bire ama o zaman sana yazamazdım. O nedenle acıyı kabullenerek yavaşça yaklaşıyorum ona.
Zamana ve toza bulanmaya az kala…

Hadi beni de göm zihninin mezarlığına, ne de olsa geri döneceğim sana günün birinde! Çünkü bazı anılar asla gitmezler! Asla! Birdahaasla! Notalarla taşınıp ömrüne tutunur ve sonsuza dek avlarlar seni orada. Bunu bir deney gibi düşün şimdi. Doğanın karşısına geçip bağırıyorum: Hadi cevap ver! Ne olacak varoluşuma!

Senden gelen son mektubu bir kez daha okumak istiyorum zira görüşüm iyice bulanmaya başladı. Hayranlıkla okuduğum şu sofistike dil yok mu! Kontrolden çıkıp kaosun kalbine saplanmış iyice! Anlamakta güçlük çekiyorum ya da daha fazla yaşam kalmadı dolaşacak içimde.

Excuse for all words.

Ay donuyor. Bugün sahip olduğum tüm sözcükler ağzıma yapıştı.

Zamana ve toza bulanmaya az kala…



Bu yazıya ilham veren albüm:

MAYHEM “Live In Leipzig” (56:54)
Deathcrush     
Necrolust        
Funeral Fog     
The Freezing Moon     
Carnage          
Buried By Time And Dust      
Pagan Fears     
Chainsaw Gutsfuck    
Pure Fucking Armageddon




Mayhem –The Dawn of the Black Hearts



Not: Bu yazı Lemur dergisinin Mayıs 2019 sayısında yayımlanmıştır. 








No comments:

Post a Comment

Note: Only a member of this blog may post a comment.